MEHMET BESET ile SÖYLEŞİ
- Bize kendinizden bahseder misiniz? (nerede doğdunuz, okuduğunuz okullar vs…)
Girit kökenli bir aileden geliyorum. 1941 İzmir, Bornova doğumluyum. O dönemde Bornova farklı kültürlenin ve dillerin oluşturduğu ahenkli bir melodi gibiydi. Bu melodi hayata bakışımı oldukça etkilemiştir. İlköğrenimimi Kars İlkokulunda tamamladım. Bornova Ortaokulu ve daha sonra sırasıyla Atatürk Lisesi ile Karşıyaka Lisesine gittim. Orta öğretimi, İstanbul öyküsü izledi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Mimarlık eğitimi almaya başladım. 1964 Yılında mezun oldum.
- Mimar olmanızın mutlaka hikayesi vardır. Bize anlatır mısınız?
Bana bu yolu farkında olmadan, annem çizdi. Mükemmel resim ve heykel yapardı. II. Eliizabeth tahta geçtiğinde onun muhteşem bir büstünü yapmıştı. Yaşadığı dönemde başka şansı olmadığı için, eğitimle geliştiremediği yeteneğini benimle paylaştı. Odaların duvarlarına birlikte karakalem desenler çizerdik. Evimiz devinim içerisinde bir galeri gibiydi. Kurşun kalemi, yazmaktan çok önce; çizmek için kullanmaya başladım. Meslek olarak mimarlığı seçmemde, çizmeyi ve yaratmayı öğrendiğim çocukluk yıllarımın; ciddi anlamda etkisi olmuştur.
- Mimarlıkta sizi çeken ne idi?
Başlangıçta mimarlığın beni en çok çeken tarafı eğitimin ve mesleki yaşamın çizim ağırlıklı olması idi. İlerleyen zamanda mimarlığın, bilgiyle donanmış yaratıcılık olduğunu öğrendim. Benim eğitimime ve daha sonra mesleğe başladığım dönemlerde çizim elbette çok önemliydi. Proje teslim zamanlarında çalışanlarımla birlikte günlerce evlerimize gitmeden gece gündüz çalıştığımız zamanlar çok olurdu. Bilgisayar teknolojisinin henüz mimaride kullanılmadığı dönemde çok kısa zaman aralıklarında, tamamen el emeği ile çok fazla proje hazırladık. Ancak tasarım doğru olmadığı sürece çizim istediği kadar iyi olsun, hiçbir önem taşımıyor.
1996 yılında oğlum Mimar Arda Beset’in aramıza katılması ile bilgisayar ofisimizde daha etkin kullanılmaya başladı. Ancak ben yine de tasarımın elle yapılmasından yanayım. Bana göre bilgisayar sadece çizim aşamasında kullanılmalıdır. Hazır programlar tasarımda yaratıcılığa yer bırakmıyor. Başlangıçtan itibaren bilgisayarla hazırlanan projeler; bizim her mimar için imza olarak tanımladığımız özel detayları barındırmıyor. Yani yaratıcılığın asıl kullanılması gereken kısımlarda tek tip bir üretim hakim oluyor.
Eskiden mimar, graphosunun, cetvelinin el verdiği ölçüde ve yeteneği dahilinde çizebiliyordu. Değişik formların çizimi büyük ustalık istiyordu. Şimdi tasarım ve çizim yeteneği olmayan pek çok mimar programlarla projeler hazırlıyorlar. Bu çizimler realist olmuyor. Ancak göze hitap ettiği için müşteriyi etkilemekte başarılı oluyor.
Biz proje tanıtımı için hazırlanan architectural rendering çalışmalarında dahi halen sulu boya veya yağlı boya kullanarak yapılmış el çizimlerini kullanıyoruz. Bilgisayarda çok renkli ve albenili hazırlanan rendering çalışmalarının pek çok projede projenin gerçeğinden uzak olduğunu ve bir kandırmacadan öteye gitmediğini sık sık gözlemliyoruz.
- Büronuzu kurmaya ne zaman karar verdiniz?
Mezun olduğumda bir mimarlık bürosunda çalışmayı hiç düşünmedim. Gerekli işlemleri tamamlayıp kendi büromu açtım. Çünkü yaratıcılık özgürlüğü gerektirir. Özgürlükte pahalıdır. Yeni mezun olduğu halde büro açan her mimarın yaşadığı zorlukları bende yaşadım. Başlangıçta tek başınaydım. Daha sonra tanındıkça artan işlerim nedeniyle kadrom oluşmaya başladı ve yıllar içerisinde genişledi.
- Mimari tarzınızdan bahseder misiniz?
YALNIZ STATİK DEĞİL STATİK MEKANİK ELEKTRİK SİSTEMLERİ… STATİK ÇÖZÜMLEMELERDE KOLONLARI İNCE YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR ONLARI PROJENİN GEREĞİ OLARAK GÖRMÜYORLAR. HÂLBUKİ YAPIDA GÜVEN HİSSİ DAHA ÖNEMLİ. YAPIDA MİMARİ ÇÖZÜMLEMELER STATİK SİSTEME GÖRE YAPILMALI ANCAK DİĞER DİSİPLİNLERE ( ELEKTRİK VE MEKANİK) DE BAĞLI KALINARAK SONUÇLANDIRILMALIDIR. YAPININ SAĞLAM VE FONKSİYONEL OLMASI, KONFOR ŞARTLARINI SAĞLAMASI İÇİN BÜTÜN BU DİSİPLİNLERİN ÇÖZÜMLEMELERİNİ MİMAR DAHA PROJELENDİRME AŞAMASINDA DÜŞÜNMELİDİR.
Statik sisteme göre bütün fonksiyonlar tam olmalı. Hem insana emniyet verir. Görkem tasarımda olmalı. Süsleme yok.
- Mimarideki gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÜLKEMİZDE YAPILARIN ESTETİK KARAKTERLERİ DÜŞÜNÜLMEDEN PROJELER HAZIRLANIYOR VE BU YÜZDEN HEPSİ BİRBİRİNE BENZER OLUYOR. İLERİ TOPLUMLARDA İSE DURUM ÇOK DAHA FARKLI… KAR VE ÇIKARIN ÖN PLANA ÇIKMASI, YETERLİ GÖRGÜNÜN OLMAMASI VE EĞİTİMSİZLİK ÜLKEMİZDE PROJELERİ BU SONUCA GÖTÜRÜYOR. ANADOLUDAKİ FARKLI KÜLTÜRLER, ANADOLUDAN AYRILINCA AVRUPADAKİ YAPILARIN EMSALLERİNİ GÖRDÜĞÜMÜZ YAPILAR DA NE YAZIK Kİ ZAMANLA YOK OLDU VE HATTA ONLARI ELLERİMİZLE KAR AMACIYLA YENİ YAPILAR YAPMAK İÇİN YIKTIK. BİR DE ÜLKEMİZDE YENİ VE FARKLI OLANA KARŞI BİR DURUŞ VAR. BAŞKALARININ BU YENİLİKLERİ YAPMASI VE SONUÇLARININ GÖZLENMESİ BEKLENİYOR. EĞER BU YENİLİK BEĞENİ TOPLUYOR VE PARA GETİRİYORSA, O ZAMAN HERKES KOPYASI DENECEK BENZERLERİNİ HER YERDE YAPMAYA BAŞLIYOR. DAHASI PROJELER SERMAYE VE ÇIKAR İLİŞKİLERİ ÇERÇEVESİNDE ŞEKİLLENİYOR, PROJELERDE MİMARIN SUNDUĞU TASARIM, YENİLİK VE FARKLI ÇÖZÜMLER DEĞİL SERMAYE VE ÇIKAR ÇEVRELERİNİN İSTEKLERİ UYGULANIYOR.
Bir yoğunluk mimarisi dönemi yaşıyoruz.